Ev Fasılları

Geçmişte Hakkı Süha Gezgin , Cahit Gözkan, Mirat Ustaoğlu … gibi üstatların evlerinde yapılan ve günümüzde örnekleri giderek azalan bu tür musiki toplantılarından birine geçtiğimiz günlerde katılmak kısmet oldu. Bu sefer ev sahibi Cengiz Solakoğlu idi. Cengiz Bey , sadece musiki çevrelerinin değil, iş ve kültür dünyamızın da saygın isimlerinden biri. Koç Topluluğunda yıllarca üst düzey yönetici olarak görev yapan, hayatı `arı gibi` çalışarak geçen bu kişinin emeklilik günlerini dinlenerek geçirmesi beklemek elbette mümkün değil. Solakoğlu , şu anda birkaç büyük şirkette yönetim kurulu üyeliği ve danışmanlık görevini sürdürüyor. Hem de üniversiteyi bitirip yeni işe girmiş bir `delikanlı` heves ve azmiyle.

Cengiz Solakoğlu'nu tanımayanlara, onun Ekonomist Dergisi tarafından 2003 yılının Sivil Toplum Önderi seçildiğini ve adının kurucuları arasında olduğu ve başkanlığını da yaptığı Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV ) ile adeta özdeşleşmiş olduğunu hatırlatmak isterim.Türk Musikisi Vakfı'nda da yönetim kurulu üyesi olan Cengiz Solakoğlu ` nu musikimiz ile ilgili birçok faaliyette de en ön sıralarda görebilirsiniz. Müzisyen olmadığı halde Türk Musikisine bir bestekar, güfte yazarı, yorumcu veya saz sanatkarı kadar hizmeti geçen kişilerden biri de odur. Cengiz Solakoğlu'nu, 10 yıl kadar önce İnci Çayırlı ` nın evindeki bir toplantıda tanımıştım; dostluğumuz o zamandan beri sürüyor. O da, eşi Yetil Hanım da bizler gibi, çaresi olmayan bir hastalık olan Türk Musikisi aşıklarından. KİMLER YOKTU Kİ O gece de Alaeddin Yavaşca, İnci Çayırlı, Fahrettin Çimenli, Ender Ergün, Zeki Çetin, Münip Utandı, Adnan Mungan ve Dr. Adnan Çoban gibi musikimizin ustaları ile bir arada olduk. Profesyonel olarak müzikle uğraşan kişilerle `zevk için` müzik yapan amatör müzisyenlerin bir araya gelmelerinden, tadına doyum olmayan bir musiki ziyafetinin ortaya çıktığını bilenler bilir. Bu musiki dolu geceler, Türk Musikisinin en sevdiğim formu olan fasılla başlar. Ancak, fasıl diyince öyle meyhanelerde yapılan uyduruk fasıllar veya radyo ve televizyonlarda dinlediğimiz türden kısaltılmış, kuşa döndürülmüş türden fasıllar aklınıza gelmesin. Bu, Dr. Selahattin Tanur`un fasılları kadar olmasa da, peşreviyle, bestesiyle, ağır aksak usulden başlayıp curcunaya kadar uzanan şarkılarıyla, ara taksimleri, bazen gazelleri ve nihayet saz semaisi veya longası ile bir saate yakın süren , bazen daha da uzayan tam bir fasıldır. İşte bu fasıllar sayesinde, bir pınardan doyana kadar su içer gibi o makama olan hasretinizi, susuzluğunuzu tam olarak giderebilirsiniz. Gecemiz, Mithat Özyılmazel ` in hazırladığı muhteşem bir `hüzzam ` faslı ile başladı. Faslı icra ederken, içimden hep, o akşam aramızda bulunan Bursa Devlet Korosu sanatçısı ve diş hekimi Haki Numanoğlu` nun `Makamlar ikiye ayrılır; hüzzam ve diğerleri` sözünde hiç de haksız olmadığını düşündüm. Gerçekten de bu hüzzam bir başka türlü hüzünlü, bir başka türlü can yakıcı bir makam. İNCİ ÇAYIRLI Faslın arkasından müziğe ara verilir, bir şeyler yenilir içilir, sohbet edilir. Ardından solistler sahne alırlar ve repertuarlarından seçtikleri eserleri seslendirirler. O gece aramızda olan İnci Çayırlı ` dan solo eserler de dinledik. İnci Çayırlı için fazla söze gerek yok sanırım. Burhan Ayeri ` nin Türk Sanat Müziği `nin `yaşayan efsanesi`, Enis Batur ` un da müziğimizin `kutup yıldızı` olarak tanımladıkları bu büyük yorumcu, şarkılarını kürdilihicazkardan seçmişti. Elbette, önce Fahrettin Çimenli ` nin yaylı tanburundan her zamanki gibi muhteşem bir taksim dinledik. İnci Çayırlı ` nın seslendirdiği birbirinden duygulu eserlerden biri de Cevdet Çağla ` nın şarkısı idi: Şimdi hatırda mıdır aşıkı nalan acaba Kim onun artık o gül ruyine hayran acaba Yine yadında mıdır eski perişan acaba Kim onun artık o gül ruyine hayran acaba ALAEDDİN HOCA` NIN BİR ANISI İnci Hanım `ın şarkılarını söyledikten sonra Alaeddin Hoca` nın bu eserin bestelenişi ile ilgili ilginç bir anısını dinledik. Bakın, neler anlattı: ``Yıl 1956. Bir konser için, grup olarak gemiyle İstanbul'dan İzmir `e gidiyoruz. Yolda Cevdet Çağla , bana bir kağıt uzattı. Bu kağıtta Rüştü Şardağ ` a ait bir güfte vardı. - Doktor, dedi Cevdet Çağla , Şu güfteyi şöyle kitap harfleriyle bir kağıda güzelce yaz da bana ver. Dediğini yaptım ve kitap harfleriyle yazdığım güfteyi kendisine verdim ve kamaralarımıza çekildik. Güfte o gece kürdilihicazkar bir şarkı oluvermiş. Sabah şarkıyı birlikte geçtik. İzmir `deki konserde önce klasik kürdilihicazkar eserlerden sonra Cevdet Çağla'nın gemide bestelediği `Şimdi hatırda mıdır aşıkı nalan acaba` sözleriyle başlayan bu şarkıyı da okudum. Şarkı , dinleyiciler arasında olan ve güftesinin bestelendiğinden haberi olmayan Rüştü Şardağ için büyük bir sürpriz oldu. Ayağa kalktı ve büyük bir mutluluk içinde hem bestekarı ve hem de beni uzun süre alkışladı."Cevdet Çağla'nın en güzel eserlerinden biri olan bu şarkıda güfte ile bestenin uyumu gerçekten de mükemmeldir. Alaeddin Hoca, şunları da ekledi konuşmasına: "Selahattin Pınar bu şarkı için Cevdet Çağla'ya: - Ben de kürdilihicazkardan benden başka kimse şarkı yapamaz sanırdım, yanılmışım." demiştir. Cevdet Çağla'nın İzmir yolunda gemide bestelediği bu şarkının bestecisinin eliyle yazdığı orijinal notası da Alaeddin Bey `in arşivindeymiş. ADNAN MUNGAN ` IN BESTESİ Adnan Mungan ` ın yumuşacık sesinin pek çok hayranı vardır. Ama, onun bestelerinin de olduğunu çoğu kimse bilmez. O gece Adnan Mungan da İnci Hanım gibi, kürdilihicazkar eserler seçmişti. Bunlardan biri de sözlerini Özgen Bilgisel `in yazmış olduğu, aksak usulde kendi bestesi idi: Kanmam bilesin her söze sen gel de inandır Yıllarca süren ateşi sen gel de uyandır O aşk dediğin ben bilirim eski yalandır Yıllarca süren ateşi sen gel de uyandır Son yıllarda pek çok bestekarın güftelerinden ilham aldığı bir edebiyatçı Özgen Bey . Alaeddin Yavaşca'dan Selahattin İçli'ye, Erol Sayan'dan Bilge Özgen'e kadar pek çok bestekar tarafından güfteleri bestelenmiş. Özgen Bilgisel, Cengiz Solakoğlu'nun kayınbiraderi. Mungan, okurken Özgen Bey de, mutluluk içinde dinliyordu.

Ahmet Rasim Küçükusta

2006-05-08 - HaberX